İlaç Hizmeti Aracıyla Değil, Eczacıyla Verilmelidir
Değerli Basın Mensupları;
Bir süredir Türk Eczacıları Birliği’nin yurtdışından ilaç temin etmesi ile ilgili olarak bu alanı kendine bir rant kapısı olarak gören kimi çevrelerin şikayetlerini duyuyorduk. Sonrasında arka arkaya açıklamalar ve SGK’nın bu işi üstleneceğine dair haberler yayınlanmaya başladı.
Yaklaşık bir yıl önce bu alan özel şirketlere açıldı; ancak açtığımız dava sonucunda bunun kamu eliyle ve Birliğimiz eliyle verilmesi gereken bir hizmet olduğu kararlaştırıldı, dava lehimize sonuçlandı. Bundan kısa bir süre önce ise, bu sefer Rekabet Kurulu Birliğimize rekabete engel olduğumuz gerekçesiyle 18 Milyon TL ceza verdi. Konuyu yargıya taşıdık. Birkaç gündür de SGK’nın yurtdışı ilaçları PTT aracılığıyla kendisinin getireceğini ve bir protokol yapıldığına dair haberler yayınlanmakta. Bugüne kadar bir açıklama yapmayı doğru bulmadık, çünkü hastalarımızı huzursuz etmek istemiyorduk, ancak SGK’ya ve devletin en üst makamlarına yaptığımız uyarıları ve açıklamaları ve neden bu işin SGK tarafından yapılması durumunda ciddi mağduriyet yaratacağını bir kez de sizlerle paylaşmak istedik.
Değerli basın mensupları,
Biz Türk Eczacıları Birliği olarak, konunun hassasiyetini gözeterek, SGK yetkililerini defalarca uyardık. Huzurunuzda da “gelirlerimize el konuyor” şeklinde bir şikayeti dile getirmek için bulunmuyoruz. Uyarımızı bu kez de sizler aracılığıyla tekrarlamak için bulunuyoruz.
Her şeyden önce şu konuların altını çizmek istiyoruz:
Türk Eczacıları Birliği tam yirmi yıldır Sağlık Bakanlığı ve 2007’den beri ise SGK ile yaptığı protokollerle yurtdışı ilaçları hastalarına ulaştırmaktadır. Bunun öncesinde SSK kendi içinde bu ilaçları temin etmekteydi, diğer hastalarsa çoğunlukla çeşitli aracılarla, bu ilaçları kaçak yollarla ülkeye sokmaktaydılar. Bunu en iyi yapacak kurum olarak bizim tarafımızdan getirilmesi kararlaştırıldı ve 20 yıldır da biz sadece hasta yararı gözettiğimiz bu kamu hizmetini gerçekleştiriyoruz. Hasta üretmiyoruz, reçete artırmıyoruz, özellikle bu ilaçların yazılmasını sağlamaya çalışmıyoruz. Sadece bize başvuran hastaların ilaçlarını karşılıyoruz. Bu çerçevede % 40 kadarı stokta bulunan ilaçları Türkiye’nin neresinde olursa olsun üç gün içinde hastaya ulaştırıyoruz.
Değerli basın mensupları;
SGK’nın bu hizmeti kendi uhdesine almasıyla Birliğimizin “kar oranı” üzerinden bir tasarruf yapılacağı, böylece halka daha iyi hizmet verileceği beyan edilmekte. Türkiye depocu karı % 2-9 arasında, eczacı karı % 12-25 arasında iken, yani yüzde 14 ile yüzde 34 arasında bir rakam söz konusuyken, biz bu görevi % 3.9 kar oranıyla yerine getirmekteyiz. Üstelik hizmet altyapısı, bu alanda çalışan personel, kargo giderleri ve taşıma zararları gibi daha pek çok kalem, bu orandan karşılanmakta. Ancak öyle ilaçlar vardır ki, bunların hastaya ulaştırma maliyetleri yüzde 3.9’un çok çok üzerindedir.
Örneğin;
Klobazam etken maddeli bir ilacın kutu fiyatı 12.36 TL, yıllık tüketimi 214.653 kutu, hastaya ulaştırma maliyeti 7.63 TL’dir. Bu maliyet, Birliğimiz tarafından karşılanmaktadır.
Tetrakoktid etken maddeli bir başka ilacın fiyatı 40.44 TL, hastaya ulaştırma maliyeti ise 10.85 TL’dir. Yüzde 3.9’un çok üzerinde, yüzde 25’ten fazla giderle hastaya ilacı verilmektedir. Bu ve benzeri bir hayli örnek söz konusudur.
Birliğimizin temin ettiği ilaçların yüzde 62’si yetim ilaçtır. Bunlar az bulunan, pahalı ilaçlardır. Türkiye’de ruhsatları yoktur. Çok sayıda hasta da mevcut değildir. Az sayıda üretim yerinde yetim ilaç üretenlerle bağlantıları yakalamak, bunlara ulaşmak da zordur. TEB’in yıllar içinde kurduğu bağlantılar ve güven ilişkisiyle bu ilaçların getirilmesi sağlanabilmiştir.
Öte yandan, yetkili kişilerin iyi bildiği bir rakamsal gerçek daha var; Birliğimizin tüm bu hizmetler karşılığında “karı” yıllık yaklaşık 40 milyon TL’dir. Bunun 30 milyon TL’den fazlasını ise gider kalemleri oluşturmaktadır. Dolayısıyla SGK’nın tasarruf edeceği miktar yıllık 10 milyon TL’den daha azdır. Hastalarımızı ilaçlarını sadece bizden değil, Türkiye’nin her noktasında hizmet veren eczanelere başvurarak da alabilmektedir. İşte bu kar gibi görünen miktarın önemli bölümü ise, hastaların ilaca erişimini kolaylaştırmak açısından hizmet alınan 25.000 eczaneye, hizmet bedeli olarak tarafımızdan dağıtılmakta ve onlara bir can suyu olmaktadır. Diğer yandan, 1 saat bile farklı ısıya maruz kalsa bozulabilecek soğuk zincir ilaçları söz konusudur. Bunlar en güvenli yollardan taşındığı halde bile bozulabilmektedir. Aynı zamanda bazen hastalarımızın getirdiğimiz ilaçlara ihtiyacı kalmadığı yahut maalesef vefat ettiği ya da ilaç rejiminin değiştirildiği olmaktadır, bunların maliyetlerini de TEB karşılamaktadır. Yani sanki çok yüksek kar oranlarıyla bu hizmeti veriyormuş gibi lanse edilmeye çalışılan ve tasarruf edileceği söylenen konu bundan ibarettir!
Özetle, Birliğimiz bu hizmeti gelir elde etmek için değil, bir sosyal sorumluluk anlayışı içinde hasta yararı söz konusu olduğu için yapmaktadır. Rakamlar zaten gösteriyor ki, Birliğimizin bu ilaçlardan kar elde etmek gibi bir gayesi yoktur. Biz, ekonomik olarak rasyonel bir iş yapmıyoruz, yapmaya da çalışmıyoruz.
20 yıllık tecrübemizle ifade edebiliriz ki, SGK bu ilaçları kendisi temin etme yoluna giderek kamu maliyesini korumuş olmayacaktır. Aksine, sınırlı kadroları, devlet bürokrasisi, memur mesai saati içerisine sıkışacağı aşikar olan resmi işlemlerin tamamlanamaması gibi nedenlerle, bu sistem sürdürülemez bir hale gelecektir.
Değerli Basın Mensupları;
SGK ile Protokolümüz Mayıs 2017’de sona ermektedir. Taraflar bu süreyi beklemeksizin bir ay öncesinden yazılı ihbarla Protokol’ü feshetme hakkında sahiptir. Birliğimize henüz bir ihbarname ulaşmamıştır. Ancak SGK tarafı hazırlıklarını tamamlamaya çok yaklaşmıştır.
Bu durumda Sağlık Bakanlığı ile yaptığımız Protokol devam edeceğinden, nakit alınan ilaçlar Birliğimiz tarafından karşılanacak, geri ödemede olan ilaçlar SGK tarafından verilecektir.
Ancak, bu yaklaşım birkaç nedenden yanlıştır:
Birincisi, Türk Eczacıları Birliği de kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütüdür, 20 yıldır oturmuş bir sistemi ve İstanbul, Ankara ve Adana’da hizmet merkezleri (ek olarak 2017 başında İzmir’de açılacak bir merkezi) ve bu konuyla ilgili çalışan yetişmiş 50’den fazla personeli ve arkasında 25.000 eczanenin hizmet noktası olarak görev yaptığı bir yapı vardır.
SGK mükemmel bir sistem kursa bile, içinde olması zorunlu bürokrasi, bu ilaçların hastaya ulaştırılmasını geciktirecektir. Örneğin, Türk Eczacıları Birliği Cuma günü saat 15.00’te gelen bir soğuk zincir ilacını gümrükten çektirmek için gümrük personelinin ücretini kendisi öder, depo personelini mesaiye bırakır ve gece saat 22.00’de bu işlemi tamamlar, ilaç bozulmadan hastaya ulaşmak üzere yola çıkar. Aynı süreç, hayati ilaçlar için de geçerlidir. Her şeyden önce SGK’nın böyle bir acil ilaç sistemi kurması bize mümkün görünmemektedir.
Nitekim, konuyla daha önce ilgilenen ve dava açtığımız çeşitli şirketler, SGK’nın bu işi organize edemeyip kendilerine devretmesini avuçlarını ovalayarak beklemektedir. Tahminimiz odur ki, SGK zaten böylesine zorlu bir süreci kendi imkanlarıyla sürdüremeyecek, daha sonra bazı özel firmalara devredecektir. Şu anda yapılmak istenen şey ise, bunun alt yapısını oluşturmaktır. Yoksa, 20 yıldır sürdürülen ve tıkır tıkır işleyen bir sistemi, tasarruf edeceğini söyleyerek üstlenmek, üstelik kendilerine de gelir ve gider kalemlerini çok açıkça ifade etmemize rağmen hala tasarruf üzerinden açıklamaya çalışmak, bize çok mantıklı gelmemektedir.
TEB’in kurduğu sistemin elbette kusurları vardır, bazı ilaçların dünya piyasasında bulunmamasından dolayı hastalarımızın memnuniyetinin düştüğü vakalar da yaşanmıştır. Ancak yirmi yıldır sürdürülen, oturmuş bir sistemi bozmak, tamamen ortadan kaldırmak, bunun yerine nasıl işleyeceği belli olmayan bürokratik bir sistem kurmak, kamu sorumluluğuna yakışmamaktadır. Altını özenle çizmek isteriz ki, SGK bunu kusursuz bir biçimde yapabilse, bizler de sonuna kadar destek oluruz. Hastanın ilacının devlet eliyle karşılanıyor ve temin edilmesi, zaten olması gereken bir durumdur. Ancak, maliyet hesabı yapmadan, kar oranı hesaplamadan! Aksi halde, yapılan şey, hastaları da bir bilinmeze doğru sürüklemektir.
Öte yandan çok önemli başka bir konu da PTT aracılığıyla ilaçların hastalara gönderilecek olmasıdır. Bizim ilaçlarımızın çoğu, özel saklama koşulu gerektiren, 1 gün gecikme bile yaşansa bozulabilen, taşınırken bile kırılmaması için özel kutuları olan soğuk zincir ilaçlardır. PTT bu işi nasıl yapacaktır, burada hasta mağduriyeti hangi boyutta olacaktır, bunu da sizin takdirinize bırakıyoruz.
Sosyal Güvenlik Kurumu, sosyal devlet gereği bu hizmeti zaten kendisi yapmalıdır. Ancak yıllar önce hantal ve yürümüyor diye kapatılan SSK eczanelerini yeniden kurularak, bir enkazın üzerine yeniden bina inşa etmeye çalışmaları, gerçekçilikten çok uzaktır. Kendilerine de defalarca tüm artısıyla eksisiyle anlatmaya çalıştığımız şeyleri bir kez de siz değerli basın mensupları önünde tekrarlamak istiyoruz.
Bu alan çok özel bir alandır. Kimi zaman sadece 1 hastamız için aylarca Avrupa’nın çeşitli ülkelerindeki yetkililerle görüşmeler yaparız. Hastanın o ilacını getirmek için zor, meşakkatli ve sabır isteyen bir süreçten geçeriz, ama o ilacı getiririz. Çünkü bizler sağlıkçıyız. Hastamızın sağlıklı olması kadar dünyada önem verdiğimiz başka bir şey yoktur. Belki zarar da ederiz, ama o ilacı, o hastamız için getiririz.
Hatta bazen, zaman zaman sizlere de yansımıştır, acil ameliyata girmek zorunda olan hastalarımız için inanılmaz bir süreç yaşarız. Bir arkadaşımız tüm işini bırakır, sadece o hastamızın ilacını ameliyata yetiştirmek için uğraşır. Başarır da! Bu bazen yeni doğmuş bir bebektir, bazen artık umutların tükendiği yaşlı bir hastadır. Ama bizim için fark etmez, çünkü herkesin yaşam hakkıdır. Bu konuda da mütevazı olamayacak kadar özveriyle çalışmaktayız.
Değerli basın mensupları,
Tasarrufun aracı, ilaçları getirme yetkisini bir kurumdan alıp başka bir kuruma vermek değildir. Madem kökten bir çözüm üzerinde duruluyor, çözüm, önce de defalarca kendilerine ifade ettiğimiz gibi, bulunamayan ilaçların Türkiye’de ruhsatlandırılması sürecinin hızlandırılmasıdır. Diğer ilaçları olduğu gibi, yurtdışı ilaçları da hastalarımızın eczanelerden alabilmesidir. Daha önce son derece yavaş işleyen bir ruhsatlandırma sistemi söz konusudur. Ama son bir ayda 32 ilaca ruhsat verilmiştir, demek ki bu yapılabiliyor durumdadır, bu süreç hızlanmalıdır. Yetim ilaçlar da Türkiye’de üretilmelidir. Birliğimiz üretim yapmaya da taliptir. Çünkü her ne olursa olsun, hastaları ilaçsız bırakmamaya kararlıdır.
Biz, Türk Eczacıları Birliği olarak; tüm ilaçlar serbest eczanelerden dağıtılmaya başlayana kadar, yeni SSK eczaneleri yaratarak değil, Birliğimizin bugüne kadar yürüttüğü şekilde hizmetin devam etmesinin hem kamu hem de hasta yararı açısından, bu hizmetin sürdürülebilir olmasının tek yolu olduğunu beyan ediyoruz. Eczacı ve eczacının meslek örgütü, kamu maliyesinin korunması konusunda her zaman duyarlı hareket etmiştir. Ama öncelikli sorumluluğu hastaya karşıdır. Hastanın hayatını zorlaştıracak uygulamalar yerine, ilaca erişimi zorlaştıracak bu uygulamanın, bizim açımızdan kabul edilebilmesi mümkün değildir. Bu yanlıştan dönülmesi konusunda yetkililer ve karar vericiler tarafından gereken duyarlılığın gösterileceğine inanıyoruz.
Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.
TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ MERKEZ HEYETİ
Duyuru Okunma Sayısı : 4417